
Gazze ateşkesinin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesi sonrası, korkunç infaz görüntülerine bakılırsa, Hamas bölgede otoritesini yeniden tesis etmeye kararlı görünüyor.
Maskeli militanların muhalifleri dövdüğü, toplu halde infaz ettiği görüntüler Beyaz Saray'da bile yankılandı.
Gelişigüzel infaz mangaları, içinde Gazze'nin güçlü çetelerinden kişilerin de bulunduğu iddia edilen bir grubu dizleri üzerinde öldürdü.
Korku içindeki bazı diğer kişiler de bacaklarından vuruldu veya ağır sopalarla dövüldü.
Görüştüğüm bir yardım görevlisi, Hamas'ın şiddetine maruz kalan bazı kişilerin, insani yardımları yağmalama olaylarına bulaştığını anlatıyor.
Birleşmiş Milletler de Gazze'deki suç örgütlerini yardımları çalmakla suçluyordu.
ABD Başkanı Donald Trump'ın, Hamas savaşçılarının silahlarını teslim edip, afla bölgeyi terk etmesi planıyla, Gazze'deki gerçek henüz bağdaşmıyor.
Trump başta Gazze'deki Hamas infazlarına kayıtsız olduğu izlenimi verdi.
Hatta 13 Ekim'de İsrail'e giderken yaptığı açıklamalarda, düzenin yeniden sağlanması için Hamas'a yeşil ışık yakıldığı sinyalini verdi.
Air Force One uçağında gazetecilere yaptığı açıklamada, "Kendilerine bir süreliğine izin verdik" dedi.
Ancak üç gün sonra tavrını sertleştirdi.
Truth Social'dan yaptığı paylaşımda, "Hamas, anlaşmaya aykırı olarak Gazze'de insanları öldürmeye devam ederse, oraya girip onları öldürmekten başka seçeneğimiz kalmayacak" diye yazdı.
Peki, bugün Gazze'deki durum Hamas için ne anlama geliyor?
Gazze halkı için eşi benzeri görülmemiş acılara yol açan ve örgütün kilit isimlerinin öldürülmesiyle sonuçlanan iki yıllık savaş sonunda, Hamas için gelecek nasıl şekillenebilir?
Hamas Sağlık Bakanlığı'nın 68 bin kişinin ölümüne yol açtığını açıkladığı iki yıllık savaşta, travma geçiren ve bitkin düşen birçok Gazzeli için bu çirkin son, sinir bozucu olsa da sürpriz değil.
Konuştuğum Gazzeliler arasında yardım görevlileri, avukatlar ve Hamas liderlerinden birinin eski danışmanı da vardı.
Hamas'ın silahı ve Gazze'nin kontrolü bırakması olasılığına ilişkin her biri farklı görüşler dile getirdi.
Ve sahadaki durum göz önüne alındığında, gerçekten silah bırakmanın zamanı mıydı?
Yardım görevlisi Hanya Aljamal, Gazze Şeridi'nin ortasındaki Deyr el-Balah'tan bizimle konuşuyor ve iki yıllık savaşta "kanun ve düzenin tamamen bozulduğunu" söylüyor.
"Devleti devralacak birine ihtiyacımız var" diyor ve ekliyor:
"Hamas, Gazze Şeridi'ni yönetme konusunda ne kadar yetersiz olsa da, çetelerden daha iyi bir seçenek."
Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye'nin eski danışmanı Dr. Ahmed Yusuf ise şu anda sıkı bir kontrole ihtiyaç duyulduğu görüşünü dile getiriyor.
Şu anda Gazze'de bir düşünce kuruluşunu yöneten ve Hamas liderliğine yakınlığını sürdüren Yusuf, "Kanunu kendi ellerine almaya çalışanlar olduğu sürece, onları korkutup köşeye sıkıştıracak birine ihtiyacımız var" diyor.
"Bu zaman alacak ama uzun bir zaman değil. Bir ay içinde Türkiye ve Mısır'dan polis ve askerler gelecek" diye devam ediyor.
Yusuf, barış planında belirtilen, Mısır ve Gazze için uluslararası istikrar gücüne atıfta bulunuyor.
Bu gücün Gazze'ye girişinin, Hamas'ın silahları bırakma günü olacağını savunuyor.
Diğer Gazzeliler ise daha şüpheci ve ürkekler.
Bazıları Hamas'ın iktidardan ve hatta silahlardan vazgeçeceğine inanmıyor.
Hamas tarafından defalarca tutuklanan Gazzeli avukat Moumen el-Natur da bunlardan biri.
Temmuz ayından bu yana saklandığını söyleyen avukat, silahlı Hamas üyelerinin evine gelip kendisine sorgu için el-Şifa Hastanesi'ne gitmesini emrettiğini anlatıyor.
"Hamas dünyaya ve ABD Başkanı Donald Trump'a bir mesaj gönderiyor. Ne iktidardan vazgeçecek ne de silahlarını teslim edecekler.
"Şimdi Hamas'ın eline düşsem, bir video çeker ve beni sokakta kafama sıkarak öldürürler."
Gazze Şeridi'ndeki açıklanmayan bir yerden bize gönderdiği bir dizi videodan birinde arkasındaki duvar kurşun delikleriyle dolu.
"Bu bir çete, hükümet değil" diyor Hamas için.
"Gazze'de kalmalarını istemiyorum. Hükümette olmalarını istemiyorum, güvenlikte olmalarını istemiyorum. Fikirlerinin camilerde, sokaklarda veya okullarda yayılmasını istemiyorum" diyor.
El Natur'un Hamas'ın silah bıraktığı bir Gazze'nin nasıl görünebileceğine dair kendi görüşleri var.
Ona göre, Hamas'ın mücadele ettiği farklı silahlı milis gruplar, yeni bir güvenlik aygıtına entegre edilebilir.
Ancak karanlık geçmişleri ve bazı durumlarda İsrail ordusuyla tartışmalı ilişkileri göz önüne alındığında bu bazıları için sorunlu bir öneri.
İsrail askeri istihbaratında Filistin toprakları dairesinin eski direktörü Dr. Michael Milshtein, "Hamas hâlâ varlığını sürdürüyor ve Gazze'deki hakim aktör" diyor.
Silahlı diğer grupları Hamas'a bir tür alternatif olarak görmek "yanılsamadır" diyen Milshtein devam ediyor:
"Şüpheli aktörlere güvenmek; milisler, çeteler, bunların çoğu suçlu. Birçoğu IŞİD'le bağlantılı ve İsrail'e yönelik terör saldırılarına karışmış."
Hamas yetkilileri, grubun Gazze'nin siyasi kontrolünü devretmeye istekli olduğunu savunuyor.
Hamas'ın da kabul ettiği Trump'ın ateşkes planı, "teknokratlardan oluşan siyasi kimliği olmayacak bir Filistin komitesinin geçici geçiş yönetimini" öngörüyor.
Halen birçok Filistinli ve İsrailli, örgütün siyasi rolünden vazgeçme konusunda bile samimi olduğu konusunda şüphe duyuyor.
Ancak Hamas'ın savaşçılarını silahlarını bırakmaya ikna etmesi, Ekim 2023'ten önce bile gücü büyük ölçüde silah gücüne dayanan bir örgüt için büyük bir adım.
Hamas'a bundan sonra ne olacağı gibi karmaşık bir soruyu yanıtlamak için, ilk etapta iktidarını tarihi olarak nasıl sağlamlaştırdığına bakmak gerekiyor.
1980'lerde Mısır Müslüman Kardeşler'inin bir kolu ve laik bir oluşum olan Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) rakibi olarak ortaya çıkan Hamas, daha sonra İsrailli sivillerin ölümünden sorumlu şiddet yanlısı bir militan gruba dönüştü.
İsrail, başlangıçta Hamas'a gizli destek verdi. Örgütü, FKÖ'ne ve o dönemde Yaser Arafat liderliğindeki hakim grup El Fetih'e karşı kullanışlı bir denge unsuru olarak görüyordu.
İsrail İç Güvenlik Servisi Şin Bet'in eski direktörü Ami Ayalon, "Başlıca düşman El Fetih'ti, çünkü bir Filistin devleti talep edenler onlardı" diyor.
Ancak Hamas 1990'lı ve 2000'li yıllarda İsraillilere yönelik ölümcül intihar bombası saldırıları düzenlediğinde, İsrail buna bir dizi üst düzey suikastla karşılık verdi.
El Fetih ile yaşanan şiddetli güç mücadelesi, 2006 seçimlerini kazanan Hamas'ın Gazze Şeridi'nin kontrolünü tek başına ele geçirmesiyle sonuçlandı.
Hamas'ın 18 yıl süren yönetimi, İsrail'in askeri ve ekonomik ablukası ile 2008-09, 2012, 2014-2021 yıllarında yaşanan savaşlarla geçti.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti daha önce Hamas'ın stratejik bir tehdit oluşturmadığına kendini inandırmıştı. Ekim 2023'ten bu yanaysa "Hamas eşittir IŞİD" savını kullanıyor.
Şin Bet'in eski direktörü Ami Ayalon, Netanyahu'nun politikasının "çatışmayı yönetmek" üzerine kurulduğuna işaret ediyor.
"Sorunu çözemeyeceğimizi ve iki devletli çözüme de tümüyle karşı olduğumuzu belirttikten sonra kalan tek yolun bölüp kontrol etmek olduğunu söyledi" diyor.
Filistinliler, Gazze'de Hamas, işgal altındaki Batı Şeria'nın bir bölümünde ise Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Yönetimi'nin kontrolü altında bölünmüş şekilde yaşıyordu.
İsrail bu çift başlılığı, barış müzakereleri yürütebileceği bir liderin ortada olmadığı iddiasına da dayanak yaptı.
Ayalon, "[Netanyahu] Gazze'de Hamas'ı desteklemek için her şeyi yaptı. Katar'ın onlara 1,5 milyar dolardan fazla para göndermesine izin verdi" diyor.
Katar'dan gelen paranın memur maaşlarını ödemek ve en yoksul ailelere yardım için kullanılması gerekiyordu. Ancak istihbaratçılar paranın başka amaçlar için de kullanıldığını düşünüyordu.
Ayalon, "Şin Bet'in direktörü ve Mossad başkanı açısından bu paranın askeri altyapıya gideceği açıktı" diyor.
Netanyahu, Hamas'a yapılan ödemelere izin verilmesini, bunun sivil halka yardım amaçlı yapıldığını söyleyerek savundu.
7 Ekim'in acımasızca ortaya koyduğu gibi, Hamas her zaman bir savaşa hazırlanıyordu.
Bu durumun en açık kanıtı da Gazze'deki karmaşık tünel ağıydı.
Tüneller, 2000 yılında başlayan ikinci Filistin ayaklanması ya da diğer adıyla "İntifada" sırasında İsrail ordusunun mevzilerine saldırı düzenlemek için kullanılmıştı.
Hamas militanları 2006 yılında İsrail sınırının altından geçen bir tüneli kullanarak Kerem Şalom yakınlarındaki bir askeri karakola saldırmış, iki İsrail askerini öldürmüş, üçüncüsü Gilad Şalit'i kaçırmıştı.
Şalit, 2011 yılında, aralarında 7 Ekim saldırısının planlayıcısı Yahya Sinvar'ın da bulunduğu 1.027 Filistinli tutuklu karşılığında serbest bırakılıncaya kadar beş yıl tutuklu kaldı.
Zamanla Hamas'ın tünel ağı genişledi ve içine atölyeler, silah üretim tesisleri ve komuta merkezleri eklendi.
Bölgesel gelişmeler de bu süreçte rol oynadı.
2012 yılında, Libya diktatörü Muammer Kaddafi'nin devrilmesi ve Mısır'da Müslüman Kardeşler'in kısa süreli iktidara gelmesinin ardından Hamas, keskin nişancı tüfekleri, mobil roketatarlar ve uzun menzilli roketatarlar da dahil olmak üzere giderek daha gelişmiş silahları Gazze'ye sokmayı başardı.
Hamas'ın, Lübnan ve Irak gibi ülkelerde tünel kazma deneyimi olan teknisyen ve savaşçıların yardımından da yararlandığı düşünülüyor.
İran da Hamas'ı, "Direniş Ekseni"nin doğal bir bileşeni olarak görüyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2020 tarihli raporunda, İran'ın Hamas da dahil olmak üzere Filistinli militan gruplara yılda yaklaşık 100 milyon dolar aktardığı belirtiliyordu.
Bazı tünellerin yerin 70 metre altına kadar kazıldığı, inşasının yıllar sürdüğü ve her birinin onlarca milyon dolara mal olduğu bildiriliyor.
Bunlar, üst düzey Hamas komutanlarını korumak ve uzun menzilli silahları barındırmak için tasarlanmıştı.
Bu tüneller konusunda geniş bilgiye sahip Filistinli bir uzman BBC'ye yaptığı açıklamada, projenin toplam maliyetinin yaklaşık 6 milyar dolar olduğunu söyledi.
Kesin sayılara ulaşmak zor ancak tünel ağının uzunluğunun 400 km'ye kadar ulaştığı tahmin ediliyor. Gazze'nin kuzeyden güneye mesafesiyse yaklaşık 40 kilometre.
Tünellerin yerlerinin veya maliyetlerinin kamuoyunda tartışılması, bunu yapacak Gazzelileri casusluk suçlamalarına maruz bırakabilirdi. Bu tutuklanmalara ve daha da kötüsüne yol açabilirdi.
Ancak bölgedeki çoğu kişi neler olduğunu biliyordu.
Yerel halk, kumun kazıldığını, yeni girişlerin ortaya çıktığını ve karanlığın örtüsünde makinelerin çalıştığını duyabiliyordu.
Gazze'nin tecrit edilmesine karşı bir tepki olarak başlayan bu süreç, otuz yıl gibi bir sürede çok katmanlı bir yeraltı endüstriyel ve askeri kompleksine dönüştü.
Bunların çoğunun, hastaneler, okullar gibi sivil altyapının altında gizlendiği ortaya çıktı.
Bir örnekte Hamas'a ait bir veri merkezini barındıran tünel, BM'nin Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu merkezinin altından geçiyordu.
Hamas savaşçılarının 7 Ekim 2023'te İsrail'e girerek yaklaşık 1.200 kişiyi öldürüp 251 kişiyi rehin almasından sonra, bu tüneller bir yeraltı hapishanesine dönüştü.
Rehin tutulanların hepsi tünellerde saklanmasa da, özellikle savaş şiddetlenirken çoğu yer altındaydı.
Eli Şarabi isimli rehine, 491 günlük esaretinin ilk 52 gününü bir evde geçirdikten sonra tünele alınmıştı.
Şarabi BBC'ye verdiği demeçte, "Bacaklarımızı ve ellerimize iplerle bağladılar. Acıdan ara sıra bayılıyordum. Bir keresinde kaburgalarımı kırdılar" diye yaşadıklarını anlattı.
Şubat ayında serbest bırakıldığında 30 kilodan fazla vermişti.
Hamas, rehineleri pazarlık kozu olarak kullandı, karşılığında İsrail hapishanelerindeki Filistinlilerin serbest bırakılmasını sağladı.
Rehinelerle ilgili müzakereler devam ederken, Hamas, İsrail kamuoyunu hedefleyen ve rehineleri aşırı sıkıntılı durumlarda gösteren bir dizi video paylaştı.
Dr. Yusuf, Hamas'ın sonunda iç ve dış baskılar nedeniyle bu stratejiden vazgeçtiğini söylüyor:
"Katar, Mısır ve Türkiye ve ayrıca buradaki mülteci kamplarındaki insanlar, dışarıdaki Hamas liderlerine 'yeter artık' mesajını güçlü bir şekilde ilettiler."
İsrail ise Hamas'ın tünel ağını mümkün olduğunca yok etmeye çalışırken, bu süreçte çoğunlukla üstteki sivil mahalleleri de yerle bir ediyor.
Yer altındaki zararınsa o kadar fazla olmadığına inanılıyor.
Hayfa'daki Technion Üniversitesi'nde İsrailli inşaat mühendisi ve yeraltı savaş araştırmacısı Yehuda Kfir, "Savunma kuruluşlarının yayınlarına göre, tünellerin yüzde 25 ila 40'ının hasar gördüğü tahmin ediliyor" diyor.
"Şüphesiz [Hamas] altyapıyı onarmayı, özellikle de İsrail ordusu tarafından çeşitli yollarla ele geçirilen tünelleri onarmayı hedefliyor" diye devam ediyor.
Tünelleri onarmak bir şey, örgütü yeniden yapılandırmak başka bir şey.
Son iki yıldaki olayların ardından Hamas'ın liderliği paramparça olmuş durumda.
İsrail, örgütün kilit siyasi ve askeri isimlerini ortadan kaldırmak için Gazze, İran, Lübnan ve Katar'da saldırılar düzenledi.
Hamas, dünyadaki siyasi temsilcilerinin de aralarında olduğu neredeyse tüm önemli isimlerini kaybetti.
İsrail, Hamas'ın güçlü lideri İsmail Haniye'yi Temmuz 2024'te Tahran'da suikastla öldürdü.
Üç ay sonra Haniye'nin halefi Yahya Sinvar, Refah'ta bir evin yıkıntıları arasında öldürüldü.
Önde gelen siyasi ve askeri liderler ile silahlı kanadındaki binlerce miltanın kaybına rağmen örgüt mücadeleye devam etti.
Radikalleşmiş genç savaşçılardan oluşan yeni bir nesil topladı. Gerilla tarzı vur-kaç operasyonları amaçlayan küçük hücrelere bölündü.
Ancak Ekim 2025'e gelindiğinde Hamas, 7 Ekim saldırılarını gerçekleştiren örgütün silik bir gölgesi durumunda.
Bugün siyasi liderleri daha az tanınıyor ve en önemlisi çok az politik deneyime sahipler.
55 yaşındaki İzzeddin el-Haddad, şu anda Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nı komuta eden beş üyeli askeri konseyin başkanlığını yürütüyor.
Gazze dışındaki siyasi liderliğinden geriye kalanlar arasında Halid Meşal, Halil el-Hayya ve Muhammed Derviş yer alıyor.
Tüm bu isimlerin 9 Eylül'de İsrail jetlerinin Katar'ın başkenti Doha'da yaptığı saldırıda ölümden kurtulduğu düşünülüyor. Bu isimler o gün ABD'nin ateşkes teklifini görüşmek üzere toplanmıştı.
Gazze'de şiddetin hâlâ devam etmesine rağmen Hamas'a yakın bir danışman olan Ahmed Yusuf, örgütün savaştan yorulduğunu söylüyor.
7 Ekim'den doğrudan söz etmeden, savaşın nedenini "korkunç bir hata" olarak nitelendiriyor ve "farklı bir yaklaşım" gerektiğini savunuyor.
"Birçoğuyla konuşuyorum ve artık Gazze'yi yönetmekle ilgilenmediklerini söylüyorlar" diyor.
"Ama Hamas'ın 100 binden fazla üyesi var ve bu insanlar ortadan kaybolmayacak" diye devam ediyor.
Hamas'ın gelecekte de siyasi rol oynamaya devam edebilmek için kendini yeniden yapılandırmayı düşündüğünü öne süren Yusuf, bu süreci apartheid rejiminin yıkılması sonrası Güney Afrika'da gerilla savaşından siyasete geçen ANC'ye benzetiyor:
"Yarın seçim olsa Hamas'ın farklı isimlerle karşımıza çıkacağından eminim. Bu da onun daha barışçıl olduğu ve siyasi hayata daha istekli olduğu izlenimini verecektir.
"Şiddet hiçbir siyasi partinin parçası olamaz."
Dr. Milshtein ise buna şüpheyle yaklaşıyor.
"Gazze'de yeni bir yerel rejim kurulsa bile, perde arkasında elbette Hamas hakim aktör olacaktır" diyor.
Silahsızlanmanın ise daha da az olası olduğunu söylüyor ve önümüzdeki beş yıl içinde yeni bir Gazze savaşı öngörüyor.
Ancak eski Şin Bet lideri Ami Ayalon, İsrail'in düşmanına karşı başka bir yol bulması gerektiğine inanıyor.
"İdeolojiyi yenemediğimiz sürece onlar gelişip büyüyecekler" diyor ve ekliyor:
"İdeolojiyi yenmenin tek yolu, Filistin ve İsrail halkına yeni bir ufuk yaratmak ve sunmaktır. İki devletli bir ufuk."
Şimdilik böyle bir ufuk yok, bu da Dr. Milshtein'ın öngörüsünü Ami Ayalon'un ortak gelecek vizyonundan daha olası kılıyor.
Ancak Hamas, ne kadar zayıflamış olursa olsun, tükenmiş bir güç olmaktan çok uzak.
İsrail, bir şekilde, önümüzdeki bir süre daha bununla uğraşmak zorunda kalabilir.
Bu haber, BBC gazetecileri tarafından hazırlandı ve kontrol edildi. Bir pilot proje kapsamında çevirisinde yapay zekadan da faydalanıldı.
Son Dakika › Dünya › Hamas Gazze'de Otoriteyi Yeniden Kuruyor - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?