Son haftalarda Lübnan'dan Şili'ye, İspanya'dan Hong Kong'a kadar çeşitli ülkeler kitlesel protestolara sahne oldu. Bunların özgün nedenleri, yöntemleri ve talepleri olsa da ortak noktaları da bulunuyor.
Birbirinden binlerce kilometre uzaklıktaki protestolar bazı ülkelerde benzer taleplerle çıktı, bazıları da örgütlenme ve hedeflerine ulaşma konusunda birbirlerinden ilham aldı.
Protestocuların gündemlerindeki konuları ve sokaklardaki binlerce kişiyi birbirine bağlayan nedenleri inceledik.
Protestocuların çoğu, uzun süredir ülkelerinde refaha erişim imkanlarından dışlandıklarını hisseden insanlar. Bu ülkelerin bazılarında, temel ihtiyaçlara yapılan son zamlar bardağı taşıran son damla oldu.
Ekvador'da bu ay başlayan protestoları tetikleyen, IMF'nin kemer sıkma politikaları sonucu hükümetin on yıllardır verdiği petrol sübvansiyonlarını sonlandırma kararıydı.
Bunun sonucunda petrol fiyatlarına büyük bir zam geldi. Pek çok kişinin bütçesi sarsıldı.
Yerli gruplar bunun sonucunda kamu taşımacılığı ve gıda fiyatlarında artış yaşanabileceğinden, yerli topluluklarının bundan en fazla etkilenecek grup olmasından endişe duydu.
Protestocular kemer sıkma politikalarının sonlanması ve petrol sübvansiyonunun geri gelmesi için otoyollara barikatlar kurdu, parlamentoyu bastı, polisle çatıştı.
Günler süren kitlesel protestoların ardından hükümet geri adım attı ve kemer sıkma politikalarına son verdi.
Şili'deki protestoların kıvılcımını ise toplu taşıma zammı çaktı. Metro ve otobüslere zam yapan hükümet bunun nedeni olarak artan enerji maliyeti ve para birimlerinin değer kaybetmesine işaret etse de protestocular amacın yoksullara verilen desteği azaltmak olduğunu savunarak sokağa çıktı.
Cuma günü göstericilerle polis arasında çatışmalar yaşanırken Devlet Başkanı Sebastian Pinera lüks bir İtalyan restoranında yemek yerken görüntülendi. Bu, Şili'nin siyasi eliti ve halkı arasındaki tezatın ve uçurumun bir sembolüne dönüştü.
Şili Latin Amerika'nın en zengin ülkelerinden biri olsa da aynı zamanda gelir adaletsizliğinin en yoğun olduğu ülkeler arasında yer alıyor.
Şili, 36 üyeli Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) içinde gelir dağılımının en adaletsiz olduğu ülke.
Ekvador'daki gibi Şili'de de hükümet geri adım attı ve protestoları sonlandırmak için zammı geri aldı. Ama protestocular ülkeye dair diğer şikayetlerini de dile getirerek sokaklarda kalmaya devam etti.
Protestolara katılan bir öğrenci, Reuters'a verdiği demeçte "Bu sadece metro zammı nedeniyle basit bir protesto değil, bu ülkenin en yoksullarına yönelik yıllardır süren baskıların bir patlaması" dedi.
Lübnan da WhatsApp ve türevi uygulamalarla yapılan telefon görüşmelerine vergi getirme planı nedeniyle başlayan protestoların daha geniş ekonomik talepleri, eşitsizliği ve yolsuzluğu gündemine alarak büyümesine sahne oldu.
Kamu borcunun rekor seviyelere ulaştığı ülkede hükümet uluslararası kreditörlerden para alabilmek için bir kemer sıkma programı uygulamaya çalışmıştı. Fakat sokaktaki insanlar hükümetin başarısız yönetimi ve ekonomi politikaları nedeniyle kendilerinin zarar gördüğü gerekçesiyle isyan etti.
Beyrut'ta Abdullah adlı bir protestocu "Biz sadece WhatsApp için burada değiliz, her şey için buradayız: Petrol, gıda, ekmek fiyatları…" dedi.
Çeşitli protestocuların temel talepleri arasında yolsuzlukların sonlandırılması yer alıyor.
Lübnan'da protestocular ekonomik krizden etkilendiklerini, ülkeyi yönetenlerin ihale ve rüşvetlerle kendi ceplerini doldurduğunu savunuyor.
50 yaşındaki protestocu Rabab "Bu ülkede çok şey gördüm ama bu kadar yolsuzluk yapan bir hükümet görmedim" diyor.
Sokakları yatıştırmak isteyen hükümet Pazartesi günü bir dizi reform paketi onayladı ve siyasetçilerin maaşlarını yarı yarıya azalttı.
Irak'ta da insanlar çökmüş bir sistem olarak gördükleri siyasi sistemlerinin değiştirilmesi için sokaklara çıktı. Onların şikayetlerinin temelinde de hükümet atamalarının liyakata dayalı yapılmak yerine mezhepsel veya etnik kotalarla yapılmasıydı.
Eylemciler bu sistem sayesinde siyasetçilerin kamu fonlarını kullanarak kendilerini ve takipçilerini zengin ettiğini, yurttaşların bundan hiçbir pay alamadığını savunuyor.
Yolsuzluklara karşı protestoların yapıldığı bir diğer ülke de Mısır'dı. Ülkede nadiren görülen türden protestolar Eylül ayında İspanya'da yaşayan Mısırlı iş adamı Mohamed Ali'nin çağrısıyla başlamıştı. Ali, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah el Sisi ve orduyu yolsuzlukla suçluyor.
Ali'ye göre Sisi ve hükümeti, halk kemer sıkma politikalarından şikayet ederken kamu fonlarını kendi çıkarları için kullanıyor. Bu düşünce, sokağa çıkan protestocularda da karşılık buldu.
Bazı ülkelerde ise protestocular, kendilerini hapsedilmiş hissettikleri siyasal sisteme karşı sokaklara çıktı.
Hong Kong'da bu yaz başlayan gösterileri tetikleyen, bazı zanlıların belli koşullarda Çin'e iade edilmesine izin verecek bir yasa tasarısıydı.
Çin'in özerk bir parçası olan Hong Kong'daki eylemciler, Çin'in bu bölgeye tanıdığı hakları kısıtlamak istediğini düşünüyor.
Şili ve Lübnan'daki gibi Hong Kong'da da kitlesel eylemler hükümete geri adım attırdı ama protestolar devam etti.
Artık protestocuların talepleri arasında herkes için oy hakkı, polislerin protestoculara karşı işlediği suçlara dair bağımsız bir soruşturma ve gözaltındaki protestocuların serbest bırakılması yer alıyor.
Hong Kongluların taktikleri dünyanın başka yerlerinde de örnek alındı. Ayrılık yanlısı Katalan liderlere hapis cezası verilmesinin ardından İspanya'nın Barcelona kentinde yüz binlerce kişi sokaklara çıktı.
Katalan siyasetçilere 14 Ekim'de, 2017'de İspanya'nın yasa dışı ilan etmesine rağmen düzenlenen bağımsızlık referandumu nedeniyle hapis cezası verilmişti.
Cezanın ardından Barcelona'da, popüler bir kriptolu yazışma uygulaması üzerinden halkın cep telefonlarına Barcelona El Prat Havalimanı'na gitmelerine yönelik bir mesaj gitti. Bu, Hong Kong'da kullanılan yöntemlerden biriydi.
Yerel basına göre havalimanına yürüyüşe geçen gençler "Hong Kong'daki gibi yapacağız" dediler. Hong Kong'da da protestocular havalimanındaki uçuşları engellemişti.
Katalan protestocular Hong Kong'da üretilen ve protestocuların kendilerini göz yaşartıcı gaz ve tazyikli sudan nasıl koruyabileceğine dair infografikler dağıttı.
Fransız haber ajansı AFP'ye konuşan bir protestocu "İnsanlar sokaklarda olmalı, tüm ayaklanmalar sokaktan başlar, Hong Kong'a bakın" dedi.
Pek çok ülkede sokaklara çıkan protestocular arasında iklim değişikliğine karşı çıkanlar da var. Extinction Rebellion (Yokoluş İsyanı) hareketinden aktivistler çeşitli ülkelerde sokaklara çıkarak hükümetlerinden acilen harekete geçmelerini talep etti.
ABD, İngiltere, Almanya, İspanya, Avusturya, Fransa ve Yeni Zelanda'nın da dahil olduğu çok sayıda ülkede sokaklara çıkanlar kendilerine araçlara yapıştırdı, yolları kesti ve toplu taşıma sistemlerini durdurdu.
Avustralyalı aktivist Jane Morton, "Hükümet iklimsel ve ekolojik acil durum ilan edip bizi kurtaracak adımlar atmadığı müddetçe isyan etmekten başka bir şansımız yok" dedi.
Dünyanın dört bir yanında gençler, 16 yaşındaki İsveçli aktivist Greta Thunberg'den adlıkları ilhamla haftada bir gün okul grevine çıkarak kendilerine yaşanabilir bir dünya bırakılmasını talep ediyor.
Geçen ay Hindistan'dan Almanya'ya kadar çok sayıda ülkede milyonlar aynı taleple sokaklara çıktı.
Bir protestocunun pankartında "Size bir ders vermek için derslerimizi ekiyoruz" yazıyordu.
Son Dakika › Dünya › Farklı ülkelerde devam eden protestoların ortak noktaları var mı? - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?