Yunanistan'ın Avrupa Birliği (AB) mevzuatı gereğince kabul ettiği "mekansal deniz planlamasının" Ege ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin kabul etmediği yeni haritalar oluşturması, Ankara- Atina hattında yeni bir tartışmanın çıkmasına neden oldu.
Yunanistan'ın haritalarına tepki gösteren Türkiye, yakında kendi mekansal deniz planlamasını tamamlayıp Birleşmiş Milletler'e (BM) sunacağını açıkladı.
Son dönemde taraflar arasında retoriğin sertleşmesi, silahlanmanın artması, Kıbrıs ile Yunanistan arasındaki deniz altı kablo projesi ve Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından üst düzey işbirliği konsey toplantısının ertelenmesi gibi gelişmeler, 2023'ten itibaren ivme kazanan Türk-Yunan normalleşme sürecinin bundan sonraki aşamaları açısından soruş işaretlerini beraberinde getiriyor.
Mevcut gerilim unsurlarına karşın her iki taraftan da temkinli açıklamalar geliyor.
Dışişleri Bakanlığı, 16 Nisan'da yaptığı açıklamada Yunanistan ile "sorunların uluslararası hukuk" çerçevesinde çözülmesinin arzulandığını vurguladı.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Gerapetritis de aynı gün "Bizim eğilimimiz Yunan-Türk diyaloğunun devam etmesi. Hiçbir komşu ülkeyle düşmanca ilişkiler istemiyoruz" dedi.
Türkiye ile Yunanistan'ı karşı karşıya getiren "mekansal deniz planlaması" anlaşmazlığı AB Komisyonu'nun 2014'te kabul ettiği bir yönergeye dayanıyor.
AB Komisyonu, deniz ekonomilerinin sürdürülebilir büyümesi, deniz alanları ve kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını sağlamak amacıyla 2014 yılında Mekansal Deniz Planlama (MDP) yönergesini kabul etti.
Yönerge, denizlere ve okyanusa kıyısı olan 22 üye devlete ulusal bir plan geliştirme zorunluluğu getiriyor.
Yunanistan, 2021 yılına kadar hazırlayıp onaylaması gereken MDP'yi AB Komisyonu'nun baskısına rağmen geciktirdi.
Komisyonunun yaptırım tehdidi üzerine MDP'yi 16 Nisan'da onaylayan Yunanistan, ilgili haritaları da böylece kayda geçirdi.
Uluslararası hukuk açısından bağlayıcılığı olmasa da MDP ve onaylanan haritalar, Yunanistan'ın Ege Denizi'ne ilişkin iddialarının resmi bir ortamda belgelenmesi açısından önem taşıyor.
MDP kapsamındaki haritanın en büyük özelliği, Türkiye'nin hep karşı çıktığı 1997 tarihli Sevilla haritasını büyük ölçüde yansıtıyor olması.
Yunanistan'ın Ege ve Akdeniz'deki maksimum deniz sınırlarını çizen harita, aralarında Meis'in de olduğu tüm Yunan adalarının kıta sahanlığına sahip olduğu tezini işliyor.
Yunanistan'ın BM Deniz Sözleşmesi uyarınca karasularını 12 mile çıkarma hakkı olduğunu kaydetmesine rağmen MDP haritası, Ege'de altı millik bir deniz sınırı çiziyor.
Türkiye, bu haritalara resmi tepkisini Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla verdi.
Bakanlıktan 16 Nisan'da yapılan açıklamada, Yunanistan'ın DMP'de belirttiği alanların bir kısmının, Ege Denizi'nde ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin deniz yetki alanlarını ihlâl ettiği kaydedildi.
Açıklama şöyle devam etti:
"Yunanistan'ın tek yanlı tasarruflarının ve iddialarının ülkemiz açısından hiçbir hukuki sonuç doğurmayacağını bir kez daha vurguluyoruz."
Aynı açıklamada, Türkiye'nin hazırladığı Mekansal Deniz Planlaması'nın (MDP) UNESCO ile Birleşmiş Milletler'in ilgili birimlerine ileteceği bilgisine yer verildi.
Türkiye, Yunanistan'ı "maksimalist" bir yaklaşımla Ege ve Doğu Akdeniz'in tamamını kontrol etmeye çalışmakla suçluyor.
Yunanistan ise Türkiye'nin Ege'deki birçok Yunan adasının egemenliğini tanımamakla suçluyor.
Atina, Türkiye'nin son yıllarda geliştirdiği "Mavi Vatan" doktrininin yayılmacı anlayışının yansıması olduğunu iddia ediyor.
Mekansal deniz planlamasının yanı sıra son dönemde yaşanan diğer bazı gelişmeler, Ankara-Atina arasında yürütülen normalleşme sürecinin tehlikeye girip girmediği sorularına neden oldu.
İki taraf arasında manşetlere çok çıkmasa da yaşanan bir diğer sorun, Yunanistan ile Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Akdeniz'in altında geçirmek istedikleri deniz altı kablolu elektrik bağlantısı.
Great Sea Interconnector (GSI) olarak bilinen proje, Yunanistan'ın Girit adasından Kıbrıs'a, oradan da İsrail'e deniz altından elektrik iletimini içeriyor.
Yunanistan, deniz tabanında yapılacak çalışmaların uluslararası hukuka uygunluğunu gündeme getirirken Türkiye ise projenin kendi deniz yetkilendirme alanından geçtiğini ve izin alınmadan yapılamayacağını kaydediyor.
Yunan basını geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin tepkisi nedeniyle projenin yaşama geçmesinin ertelendiğini yazmıştı.
Taraflar arasında gerilim yaşanan diğer bir alan artan bir ivmeyle süren silahlanma.
Yunanistan, Türkiye'nin son yıllarda savunma sanayi alanında gösterdiği ilerlemeyi tehdit olarak görüyor.
Atina bir yandan da kendi savunma sanayini geliştirme politikalarını tartışıyor ve başta ABD ve Fransa olmak üzere çeşitli ülkelerle yaptığı anlaşmalarla deniz ve hava kuvvetlerini güçlendirmeye çalışıyor.
Yunanistan ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin vurucu kabiliyetini daha da artıracak savaş uçağı ve füzeler gibi silahları almasının sınırlanması için çeşitli çalışmalar yapıyor.
Buna paralel olarak Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Dendias ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Dimitrios Houpis gibi yetkililerin son dönemde Türkiye'ye ilişkin açıklamalarındaki ton da dikkat çekiyor.
En son Orgeneral Houpis, Türkiye'nin "devam eden bir tehdit oluşturduğunu" kaydetmiş; Yunan ordusunun herhangi bir tehdide karşı beş dakikada eyleme geçmeye hazır olduğunu söylemişti.
Türk Savunma Bakanlığı kaynakları 17 Nisan'daki bilgilendirme toplantısında bu açıklamayla ilgili "Gerçekliğine kendilerinin dahi inanmadığı, kendilerini gülünç duruma düşüren açıklamalara cevap vermemizi beklemeyin" ifadelerini kullandı.
Ankara ile Atina arasında bu ay yapılması öngörülen Yüksek Düzeyli İşbirliği Konsey toplantısı da ertelendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis başkanlığında yapılması planlanan toplantı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasının ardından Atina tarafından ertelenmişti.
Konsey toplantısı, Türkiye ile Yunanistan arasında 2023'ten itibaren ivme kazanan normalleşme sürecinin en önemli ve en üst düzey mekanizması.
İki ülke önceki toplantılarda ticaretten ekonomiye, yatırımlardan ulaştırma ve turizme kadar birçok alanda somut işbirliği anlaşmaları yaptılar ve bunların bir bölümünü yaşama geçirdiler.
7 Aralık 2023'te Erdoğan'ın ziyareti sırasında Miçotakis ile imzaladıkları Atina Bildirgesi, bu normalleşmenin temel ilkelerinin ve karşılıklı anlayışın ilan edilmesi açısından büyük önem taşıyan bir belge oldu.
Mevcut gerilim unsurlarına karşın her iki tarafın da yeni bir çatışma sürecine girmek istemedikleri başkentlerden yapılan açıklamalara yansıyor.
Dışişleri Bakanlığı'nın 16 Nisan'da yaptığı açıklamada, Atina Bildirgesi'ne atıfta bulunuldu ve Türkiye'nin bu bildirge çerçevesinde Yunanistan ile "sorunların uluslararası hukuk, hakkaniyet ve iyi komşuluk temelinde çözümü için samimi ve kapsamlı bir yaklaşım benimsenmesi gerektiğine dair tutumunu muhafaza ettiği" görüşüne yer verildi.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Gerapetritis de 16 Nisan'da Yunan basınına yaptığı açıklamada, onaylanan DMP'ye rağmen Türkiye ile deniz sınırı anlaşmasının yapılması gerekliğini vurgu yaptı ve "Bizim eğilimimiz Yunan-Türk diyaloğunun devam etmesi. Hiçbir komşu ülkeyle düşmanca ilişkiler istemiyoruz" ifadelerini kullandı.
Son Dakika › Dünya › Ege'de Deniz Planlaması Tartışması - Son Dakika
Sizin düşünceleriniz neler ?