ABD, Türkiye'ye Rusya'dan satın alınan S-400 hava savunma sistemi yüzünden CAATSA (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) kapsamında yaptırım uyguladığını hafta başında açıkladı.
Bu yaptırımlar nedeniyle Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ABD'den ihracat lisansı alamayacak, ABD'li ve uluslararası finans kuruluşlarının kredilerinden faydalanamayacak.
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir ile beraber kurumdan üç yönetici de yaptırım listesine alındı.
Uzun zamandır beklenen yaptırımların bu şekilde gelmesi kimileri tarafından "hafif" bulundu.
Ancak Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) bünyesinde yeni yapılacak projelerde ABD'den ekipman ve teknoloji ithalatının gerçekleştirilememesinin savunma sanayisine olumsuz etkileri olabilir.
Havacılık, uzay ve savunma sistemleri uzmanı Arda Mevlütoğlu, yaptırımların olumsuz etkisinin kısa vadede yoğun olarak görüleceği görüşünde.
BBC Türkçe'ye konuşan Mevlütoğlu, üretim faaliyetlerinin yanı sıra doğrudan ya da dolaylı olarak ihracat faaliyetlerinin de olumsuz etkilenebileceğini söylüyor.
ABD'deki Foreign Policy Research Institute'te araştırma direktörü ve Türkiye uzmanı olan Aaron Stein, yaptırımların Türkiye'nin savunma sanayiine etkisiyle ilgili şu yorumda bulunuyor:
"Kesinlikle işleri daha çok karıştıracak; ancak imkansızlaştırmayacak. CAATSA'nın asıl Rusya'ya karşı olduğunu unutmayalım; Türkiye'ye ikincil yaptırımlar uygulanıyor. Amaç hiçbir zaman Türkiye ekonomisini zora sokmak olmadı."
Reuters'ın haberine göre iki ülke arasındaki anlaşmalardan, yaptırımlardan etkilenecek olanlarının büyüklüğü 1,5 ve 2,3 milyar dolar aralığında hesaplanıyor. Bu de Türkiye ve ABD arasındaki ticaretin yüzde 5'i demek.
Peki bu ihracat lisansı nedir ve bu sistem nasıl işliyor?
Havacılık, uzay ve savunma sistemleri uzmanı Mevlütoğlu şu şekilde açıklıyor:
"Savunma Sanayi Başkanlığı, tedarik ajansı olarak görev yapıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve güvenlik kurumlarına sistem, araç-gereç ve platform tedarik ediyor. Bu tedarikler için üreticilerin ihracat lisansları alması gerekebiliyor.
"Söz gelimi Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın bir ihtiyacı için bir proje başlatılıyor. Bu proje için de bir Türk firması uçağı üretecek. Bu uçağı üretmesi için Amerikan yapımı bazı cihazlar ve parçalara ihtiyacı var. Bunlar için son kullanıcı SSB olacak şekilde ihracat lisansı alınıyor Amerikan firması tarafından. Bir diğer deyişle ABD hükümeti, kendi firmasına izin veriyor. Bu yaptırımla artık bu izin mekanizması çalışmayacak."
Türkiye'de üretilen savaş gemilerinin "gaz türbini" denilen motorları ile Türk Havacılık ve Uzay Sanayii'nin (TUSAŞ) ürettiği ATAK adı verilen helikopterlerin motorları ABD menşeli.
"Bunların alternatifleri bulunsa bile uygulanması zaman ve maliyet alacak şeyler" tespitinde bulunan Mevlütoğlu, "Bir gemi ya da bir helikopter Amerikan yapımı motor kullanıyorsa buna eşdeğer bir motor bulunamayabilir, bulunsa bile uyarlanması çok kolay ve zahmetsiz olmayacaktır" diye ekliyor.
Mevlütoğlu'na göre motorlar ve havacılık projelerine yönelik elektronik alt sistemler ABD'den temin edilen ve henüz yerine ikamesi bulunamamış teçhizatlar.
Türkiye'de savunma ve havacılık sanayinin 2019 yılı cirosu, bir önceki yıla göre yüzde 24,3 artarak 10 milyar 884 milyon dolara yükseldi.
Savunma ve Havacılık Sanayii İmalatçılar Derneği'nin (SASAD) raporuna göre ihracat ise bir önceki yıla göre yüzde 40,21 artarak 3 milyar 68 milyon dolara çıktı.
Sektörün 2019'da yaptığı ithalat ise 3 milyar 88 milyon dolar oldu.
ABD Dışişleri Bakanlığı, çoğunluğunu havacılık sektörü ve havacılık ekipmanı ile gaz türbinleri oluşturmak üzere 2019 yılında Türkiye'ye 581,6 milyon dolar değerinde ihracat lisansına izin verdi.
Bu rakam 2018 yılında 472,75 milyon dolardı.
ABD'deki Foreign Policy Research Institute'un araştırma direktörü ve Türkiye uzmanı olan Aaron Stein, ABD ile Türkiye arasındaki askeri anlaşmaların çoğunun ABD Savunma Bakanlığı üzerinden yürütüldüğünü ve Türkiye'de son kullanıcıya yani Türk Silahlı Kuvvetleri'ne satışın yapıldığını vurguluyor.
O yüzden Stein'a göre iki ülke arasındaki çoğu anlaşma uygulanan yaptırımlar kapsamında değil; bu da bilinçli bir tercih.
Ancak Türkiye'de üretilen savunma sanayii ürünlerinde Amerikan teknolojisi kullanılabilse bile, bu ürünlerin başka ülkelere satışında ABD'den tekrar bir lisans alınması gerekecek.
CAATSA yaptırımları yüzünden bu lisanslara izin verilmeyebilir.
Stein'a göre Türkiye ve ABD arasındaki asıl sorun, başka bir ülkeye yapılan 14 milyon dolar ve üzeri askeri araç ekipmanı satışında Kongre'nin onayının gerekmesi.
Kongre, Suriye'ye yapılan Barış Pınarı Harekatı sebebiyle Ekim 2019'dan beri Türkiye'ye silah satışı yapılmasına izin vermiyor.
Kongre tarafından toplamda kaç anlaşmanın engellendiği bilinmiyor.
Kamuoyuna yansıdığı için Kongre tarafından engellendiği bilinen iki büyük proje, F-16'ların yenilenmesi anlaşması ile Türkiye'nin Pakistan'a satmayı planladığı ATAK helikopterlerinin motorları için ihracat lisansı verilmesi.
ABD'nin Türkiye'ye karşı ilan edilmeyen ancak ciddi bir silah ambargosu uyguladığını söyleyen Stein, Türkiye'ye askeri alanda mali olarak en çok darbe vuran yaptırımın F-35 programından çıkarılması olduğunu vurguluyor.
Türkiye'nin Pakistan'a satmak üzere anlaştığı 30 ATAK helikopterinin motoru için ABD Savunma Bakanlığı'ndan ihracat lisansı alınamadığı için satış henüz gerçekleşemedi.
Arda Mevlütoğlu'na göre yaptırım kararı Türkiye'nin savunma sanayii ihracatına da olumsuz yansıyabilir:
"Resmi olarak herhangi bir karar ya da yaptırım olmasa da ABD ile ilişkisini bozmaktan çekinen ülkeler daha isteksiz olabilir; ya da ne olur ne olmaz diye önden önlem almak isteyen firmalar olabilir. Bu da ihracat ve alternatiflerin bulunması alanında manevra alanını kısıtlayabilir."
Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, yaptığı açıklamalarda Türkiye'nin tam bağımsız savunma sanayii yolundaki çalışmalarının kararlılıkla devam edeceğini söyledi.
Demir, yaptırımların Türkiye'nin diğer ülkelerle savunma sektöründeki işbirlikleri için, "Olumsuz etkilenmesi için bir sebep yok. Belki daha da güçlendirir" dedi.
Demir, Türkiye'nin ihraç ettiği ürünlerde veya kullandığı ürünlerde ABD menşeli bileşenlere zaten uzun zamandır kısıtlayıcı bir tavır olduğuna dikkat çekti; F-16 modernizasyonu ve havacılık şirketi Sikorsky'nin Türkiye'deki faaliyetlerinin yaptırımlardan etkileneceğini düşünmediklerini belirtti.
Türkiye'nin savunma, havacılık ve uzay sektörlerinden 547 firmayı temsil eden Savunma Havacılık Uzay Kümelenmesi (SAHA İstanbul) ise Türk savunma sanayisindeki yerlilik oranının son 20 yılda hızla artarak yüzde 70'lere ulaştığını aktardı.
Dünya gazetesine konuşan Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Savunma Programı Direktörü Dr. Can Kasapoğlu, bu yaptırımların hafif olmadığını ifade etti.
"Yaptırım, Türkiye Savunma Sanayii Başkanlığı'nın (SSB) tüzel kişiliğine gelmeseydi ağır kabul etmezdik. Ancak şimdi hızla SSB'nin fikri mülkiyetine sahip olduğu projeler ve SSB'nin yüzde 50'den fazlasına sahip olduğu iştirakler incelenerek bir hasar tespiti yapılmalı."
Kasapoğlu, buna örnek olarak da Ukrayna ile yapılan anlaşmayı gösteriyor:
"Ukrayna ile bir korvet (küçük savaş gemisi) anlaşması yapıldı. Ancak bu korvetlerdeki bazı alt sistemlerin ve sistemlerin ABD'den ithal edilmesi gerekiyor. Silah sistemleri çok karmaşıktır ve hepsinde forum işbirlikleriyle alımı yapılan alt sistemler vardır."
Son Dakika › Dünya › ABD'nin Türkiye'ye yaptırımları: 'Savunma sanayisinde üretim ve ihracat, yaptırımlardan olumsuz etkilenebilir' - Son Dakika
Masaüstü bildirimlerimize izin vererek en son haberleri, analizleri ve derinlemesine içerikleri hemen öğrenin.
Sizin düşünceleriniz neler ?