İstanbul'da bebekleri anlaşmalı hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ölümlerine neden olan Yenidoğan Çetesi davasında örgüt lideri Fırat Sarı savunmasını yaptı. Mahkemeye, Sarı'nın avukatının skandal sözleri damga vurdu. Sarı'nın avukatı, "Fırat Bey'in geliri 400 bin TL, ancak gideri belki 500 bin TL. Ailesinden destek alıyor." dedi. Ara kararını açıklayan mahkeme sanıkların tutukluluk hallerinin devam edeceğini belirtti. Duruşma 26 Kasım tarihine ertelendi.
İstanbul'da bebekleri kendilerinin anlaşmalı olduğu hastanelere sevk ederek haksız kazanç sağlayan ve ihmali davranışlarda bulunarak ölmelerine neden oldukları iddia edilen Yenidoğan Çetesi yöneticisi ve üyesi 22'si tutuklu, toplam 47 sanığın yargılandığı davanın ilk duruşması 6. gününde devam etti.
TUTUKLULUK HALLERİ DEVAM EDECEK
Bakırköy Adliyesi konferans salonunda görülen duruşmada gazeteciler ve avukatlar yerlerini aldı. Adı çetenin lideri olarak anılan Fırat Sarı savunmasını yaptı. Sarı'nın savunmasının ardından mahkeme ara kararını açıkladı. Mahkeme, sanıkların tutukluluk hallerinin devam etmesine karar verdi. Duruşma 26 Kasım saat 11.00'de devam edecek.
Sarı hakkındaki suçlamalara yanıt verirken, avukatı skandal ifadeler kullandı. Fırat Sarı'nın avukatı, müvekkilinin aylık gelirinin 400 bin TL olmasına rağmen giderinin daha fazla olduğunu savundu. Avukat, "Fırat Bey'in geliri 400 bin TL, ancak gideri belki 500 bin TL. Ailesinden destek alıyor. Başkasından aldığı paralara yönelik sorular gıcık sorulardır. Ben de büromda çalışanlardan alırım." dedi.
Gazeteci Rojda Altıntaş ve Emrullah Erdinç'in aktardığına göre; Mahkeme Başkanı tarafından Sarı'ya sorular yöneltilmesiyle savunma başladı:
"HAYATA DAİR UMUDUM KALMADI, HER ŞEYİ ANLATMAK İSTİYORUM"
Mahkeme başkanı: Hakkında "Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "Nitelikli dolandırıcılık", "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" ve "Resmi belgede sahtecilik" suçlamaları var. Bunlara ne diyeceksin?
Fırat Sarı: Söküle söküle ben hiç kaldım kamuoyu önünde. Avukatlarıma dedim ya ben strateji istemiyorum her şeyi anlatmak istiyorum.
Sayın başkan yaklaşık 2 ay önce savcı tehdit olayından sonra kamuoyunda yoğun tepkiler artınca avukatlarım ayrıldılar. Bir süre önce memleketimden 2 avukat geldi onlar katılmak istedi ama hazır olmadıklarını söylediler. Ben bu olaylar çıktığından beri tek amacım maddi gerçeğin ortaya çıkması için elimden geleni yapmak. O yüzden savunma yapmak istiyorum.
Bu iddianame kapsamında olan bir şey değil, özellikle davacı tehdidinden dolayı toplumun etkilendiği bir durum oldu. Buraya gelmek çok istedim ama hayata dair pek umudum kalmadı. Öyle şeyler çıktı ki, akış hayal gücüne sığmayacak durumlara vardı.
Bütün hesaplarıma bakılsın. Sümeyye ve Mehtap dün söylediler, benim onlara borcum var. Çok fazla para harcıyorlar diye, para kontrolleri olsun diye para alırdım.
İnsanı varlık yapan ne kadar değer varsa hepsi üzerimden alındı. Ben bir hiç kaldım.
"ÖRGÜTÜ BENİM KADAR İYİ KİMSE BİLEMEZ"
1975 Bingöl doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi orada tamamladım. 17 yaşımda tıp fakültesine girdim. Üniversitede bir yürüyüşe katıldım, bu nedenle 4-5 yıl cezaevinde örgüt üyeliğinden yattım. 16-17 yaşlarında çocukların ölüm orucu yaptığı dönemde bulundum. Örgütü benim kadar iyi kimse bilemez. Daha sonra ayrıştım ve güvenlik güçleriyle görüşmeye başladım. FETÖ dönemine kadar devletle bağlantım vardı.
Zorunlu hizmetimi EsenyurtDevlet Hastanesi'nde yaptım. Orası, bir hekimin günde 100'ün üzerinde hasta baktığı bir yer. Zorunlu hizmetten sonra 2018 yılında Reyap Hastanesi'nde işe başladım. Reyap Hastanesi'nde çalışınca Esenyurt Hastanesi'nde bir geçmişim vardı.
Esenyurt, İstanbul'un en büyük ilçesi. Orada çok fazla tıp merkezi var. Halkın sosyoekonomik seviyesi düşüktür. Mesela bir gebe sadece doğum yapacağı zaman, suyu geldiğinde en yakın tıp merkezine gider. Doğum yapan bir annenin bebeğinin ne durumda olacağını kestiremezsiniz. Bebek kötü olunca da bir an önce sevk etmek isterler.
Önce işletme nedir diye baktığımda, sadece yenidoğan değil, kulak burun boğaz, göz, fizik tedavi... Hatta fizik tedavi, en çok işletmenin olduğu bölüm. Bu yola baktığımda yapabilir miyim diye düşündüm ve böyle başladım.
Sözleşmelerle ilgili ne varsa bana her şeyi sorabilirsiniz, her şeyi size detaylı anlatacağım. İlker Gönen ile tanıştık. Kendisi de nasıl tanıştığımızı anlattı. O da benim gibi çalışmayı seven bir insandı.
Bu operasyon süresince A Hastanesi dahil birçok hastaneden teklif aldım ama "Yoğunuz" diyerek kabul etmedim. Özel sağlıkta her yerde olan bir durum bu.
ÖZEL HASTANELERDEKİ İŞLETME SİSTEMİ
Hastaneler neden işletme istiyor? Onu da anlatayım. Çalışan hemşire ve hekim bulmak zor. Diğer konu ise bunların ücretiyle ilgili. Özellikle hemşirelerin maaşlarında bir sorun var. Maaşlar genelde asgari ücretin biraz üzerinde. Aldıkları büyük sorumluluklara rağmen yargılanan hemşireler asgari ücretten biraz fazlaya çalışıyor. Birine fazla maaş verdiğinde bu sefer iş ortamındaki denge bozuluyor.
Diğer yandan hasta sorunu var. Ben özel hastanelerden yanayım. Bu yerler insan sağlığını önemsiyor ama aynı zamanda para kazanmak istiyorlar. Doğru yönetilmeleri de çok önemli çünkü küçük bir olay bile korkunç boyutlara ulaşabiliyor.
İstanbul'da her taraf işletme. Benden önce de birçok kişi bu işi yapıyordu. Sözleşme ise 'hizmet işbirliği sözleşmesi' olarak adlandırılıyor. Bu sözleşmeyle her şey hastaneye aitti; doktor, hemşire vs. tamamen hastanenin kendi kurumsal sistemi aynen çalışıyordu. Bu sistemi ben keşfetmedim, bu sistem zaten vardı.
"112'DE KİMSEYE RÜŞVET VEREREK HASTA ALMADIK"
Biraz sevklere değinmek istiyorum. 112 dışında sevkleri tıp merkezlerinden aldık. Diğer türlü, 112'de kimseye rüşvet vererek hasta almadık. Bugün siz 112'yi ararsanız, bir tuşla sistem yanıt veriyor.
2023 Temmuz'da operasyon başlamıştı. Bu tarihten sonra kaç hasta sevk edildiği bilgisine 112'den ulaşabilirsiniz. Üstelik hastanın gideceği yere hasta yakını karar veremez
İstanbul Avrupa Yakası'nda 20'den fazla özel hastane var. Ancak 112'de yalnızca 4 tane küvözlü ambulans bulunuyor. Bu durumda ne yapabilirsiniz?
TAPELERE İTİRAZ ETTİ
Tapelerde çok itirazım var. Birincisi, iki insan konuşuyor... Burada ben kamuya konuşuyorum ama her şeyi söylemem, kafamın içinde bin tane şey geçiyor olabilir, ona göre konuşuyorum. Siz güvendiğiniz bir insana daha rahat konuşursunuz.
Özel hayatta geçen konuşmalar kamuya yansıtıldı. Bunlar kamu ile alakalı konuşmalar değildi. Ayrıca belli yerler kesilmiş.
"BENİ MİLLETVEKİLLERİ DE ARARDI"
Hor görülen sevk sistemi için beni milletvekilleri de arardı, herkes aradı. Çünkü yoğun bakımda yer yoktu.
Tapelerde, iki kişinin konuşmasından sanki bebekler sokaktaymış gibi bir algı yaratıldı. O bebekler kuvözde, ciddi yatırımlar yapılan hastanelerdeydi.
"ÖLÜM ORANLARI ARTACAK"
Bir raporla ateşe atıldık. O hastanelerde çalışan binlerce insan işsiz kaldı. Sağlık sistemi sekteye uğradı. Sağlık Bakanlığı ekipleri buradaysa, bizden önce Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar'daki ölüm oranlarını karşılaştırsınlar. Ben ölüm oranlarının artacağını düşünüyorum.
Yaklaşık 1 aydır haber izlemiyorum. Haber sesi bile benim için bir travma oldu.
Dün Karakoç Bebek hakkında konuşuldu. Yeni doğan bebekler zaten ilk hafta kilo kaybeder, ancak 2. haftada doğum tartısına geri dönerler. Diğer yandan; Kadan Bebek ile ilişkilendirilmem ise tam bir skandal. İlker Gönen ile bebek hakkında konuşuyoruz... Bu tamamen mesleki bir konuşma.
Bu konuşmalardan yola çıkarak deniyor ki bu bebeğin ölümünden Fırat Sarı ve İlker Gönen sorumlu. Ama hasta, doğduktan 1 saat sonra ölmüş.
İstanbul'da çocuk yoğun bakım ünitelerinin sayısı çok az. Allah korusun, birimizin çocuğuna bir şey olsa yer bulmak çok zor.
Gece 2 saat uyurum, gece boyu hastanelere uğrarım. Takip eden polisler de bilir. Hatta bana "Hiç durmuyorsun, hep hareket halindesin" demişlerdi.
Opera bebeğin ölümünde, raporda hastane ismi bile karıştırılmış. Benim geçmişe dönük hastalarımı ve tüm CİMER şikayetlerini incelediler. Onlarda bir şey bulamayınca buraya yöneldiler.
Artık kendimi insan olarak görmüyorum.
Hakimlik nasıl kutsal ise hekimlik de öyledir. Aynı kökten gelir; hekim, hakem… Ben bir hekime nasıl diyebilirim ki "Hastayı taburcu et ya da etme?"
Hemşire arkadaşlar, gençler ve çok özgüvenliler. Konuşurken hep "Ben yaptım, ben ettim" dediler ama gençler... Gençken hepimiz öyleydik.
"SAĞLIK BAKANLIĞI'NA 'YAPMAYIN' DEDİM"
Benim ölüm oranım, Türkiye'deki hekimlerin ölüm oranının altında. Eğer cani olsam, bu sayı yüksek olurdu.
Hakkınızda bir rüşvet iddiası veya katil olduğunuza dair bir haber çıksa, sizin daha önce yargıladığınız insanlar şüpheye düşer. Bu yüzden Sağlık Bakanlığı'na "Yapmayın" dedim.
Ben basit bir insanım. Bana organ nakli bile dediler. Organ çalma konusunu bile açtılar.
Bu haberlerle, bebeğini yoğun bakıma bırakmış annelerin travmaları yeniden canlanıyor. Anneler haklı, onlara bir şey demiyorum. Onlar da bu durumdan mağdurlar.
"BU OPERASYONDA BİR BEBEK ÖLÜMÜ YOK AMA BAŞKA BİR ŞEY VAR"
Bingöl'de istihbarat görevlisi bir arkadaşım vardı. Bana Vatan Emniyeti'nden iki polis arkadaş yönlendirdi. Onlarla dört saat görüştüm, telefon kayıtları da bende var.
Ben bunları Mali Şube'de söylediğimde herkes cin görmüş gibi oldu. Orada o polislere anlattığım şey şuydu: Bu operasyonda bir bebek ölümü yok ama başka bir şey var. Bu hemşire arkadaşlar asgari ücretle çalışıyorlar ve 300 liraya ilaç satmaya çalışmışlar.
"DENİZ KORKMAZ'IN ŞİKAYETİ SİYASİ BİR EYLEM OLARAK YAPTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Araştırmalar neticesinde, ihbarı yapan kişinin hemşire (erkek) Deniz Korkmaz olduğunu öğrendik.
Evladım gibi yanımda taşırdım. Şikayeti yaptıktan sonra da Duygu Hastanesi'nde çalışmaya devam etti. Deniz Korkmaz, Deniz Gezmiş parkası giyerdi, hastane molalarında Mao okurdu.
Deniz Korkmaz, "Aziz milletim" diyerek şikayetini yapmış. Ama Deniz böyle bir şey bilmez, o aşırı solcudur. Vatan Emniyet ile ilişkisi olduğunu düşünüyorum, Deniz vatan millet kaygısı taşımaz.
Hemşire Deniz Korkmaz'ın bunu siyasi bir eylem olarak yaptığını düşünüyorum. Başka türlü açıklayamıyorum. Biz bu çocuğu örgütten ayrı tutalım diye nasihat ederdik, dağa gidecek falan diye korkardık.
"OĞLUMU ARAYIP 'BABAN İYİ BİR DOKTOR' DEMİŞLER"
Bugün oğlumun mektubunu aldım, 15 yaşında. Mektubunda, 'Telefon geldi, korktum' diyor. Telefonda, "Baban iyi bir doktor" demişler.
Okula gitmekten korktuğunu anlatmış. "Biz kimseye bir şey diyemiyoruz, babam hep hastalarına giderdi, bizimle ilgilenmedi" diyemezdi.
Hayatta tek kurduğum ilişki sevgi ilişkisidir.
"GIYASETTİN BAĞIŞLASIN AMA GERÇEĞİ SÖYLEMEK ZORUNDAYIM..."
Mahkeme başkanı: Gıyasettin Mert Özdemir'in eşi?
Fırat Sarı: Sigortasını yaptık.
Mahkeme başkanı: O farklı anlatmıştı.
Fırat Sarı: Bağışlasın ama gerçeği söylemek zorundayım, sigortasını yaptım.
Fırat Sarı: Doğa Hastanesi, tam işletme değildi ama bir dönem onlarla çalıştım. Önce Baypark Hastanesi, sonra Florya Hastanesi, sonra Avcılar Hospital, ardından Bağcılardaki Şafak Hastanesi, Güney Hastanesi ve Duygu Hastanesi ile çalıştım.
Mahkeme başkanı: İşletmeler için kimlerle görüştün?
Fırat Sarı: Sadece patronlarla görüştüm diyemem... Ama başhekimlerle de görüşmelerim oluyordu.
Ben savcı bey ile görüştüm. Bana, "Seni ölümlerden suçlamıyorum" dedi. Zaten sonrasında tehdit ve savcıya suikast olayları olunca dosyamızın rengi değişti. Savcının da tavrı değişmiştir diye düşünüyorum.
SORUYA GÜLEREK YANIT VERDİ: BU VALLAHİ ŞAKA
Mahkeme başkanı, diploma kullanma ve mesaiye gitmeme üzerine yapılan konuşmaları okudu ve soru yöneltti.
Fırat Sarı: Bu şaka, vallahi şaka. (Gülerek) Kimsenin diplomasını kullanmadık. Nasıl böyle bir şey olabilir?
Hastane yönetimlerinin beni sıkıştırdığı nokta, hasta sayısının artırılması yönündeydi. Onlar, tıbbi konuları düşünmeyen yöneticiler. Bana sürekli 'Hasta bul' derlerdi.
"BEBEK BAŞINA 750 LİRA ÖDÜYORDUM"
Gıyasettin'e bebek başına 750 lira ödüyordum. Eşi ise sigortalı olarak çalışıyordu. Devlet memuru olduğu için ödemeleri bu şekilde yapıyorduk. Hakan Doğukan'a da para veriyordum. İlker Gönen ise maaşlı çalışanımdı. Anlaşmamız başlangıçta sabit maaş üzerinden yapılmıştı. Daha sonra "Ortak olalım" dedik ama olmadı.
Bizim hastanede aldığımız para, para değil, cüzi bir miktardı. Doktora ver, hemşireye ver, ambulans şoförüne ver, geriye bir şey kalmıyordu.
Bizim muhatabımız hastane yetkilileriydi. Mesela hastane sahibi Ali Dirik gibi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi'nde Osman Hoca ve Atilla Bey'le konuşuyorduk. Hastanede her şeyin hastanenin bilgisi dahilinde olacağını konuştuk.
KONUŞMA KAYITLARI SORULDU
Mahkeme Başkanı: Renas ile bir konuşman var mı?
Fırat Sarı: Hasta istemiş.
Mahkeme Başkanı: Kadın bebekle ilgili İlker Gönen ile bir konuşman var.
Fırat Sarı: İkili bir diyalog.
Mahkeme Başkanı: Çocuğa belki tüp takılsa yaşar diye bir konuşma geçmiş.
Fırat Sarı: Anlıksınız orada. Eylem var. Orada ihmal yok.
Mahkeme Başkanı: Akciğer filmi çekmeden entübe etmişsiniz. Bu konuşmayı hatırlıyor musunuz?"
Fırat Sarı: Hemşire sayısı eksilmez. Ama Reyap Hastanesi'ni şikayet etmişler.
O SÖZLERİ AÇIKLAYAMADI: BİLMİYORUM
Fırat Sarı: Hasan Basri Gök (hemşire) ve Hakan Doğukan Taşçı (hemşire) , İlker Gönen (doktor) ile aramı bozan kişilerdir. Bu iki çocuk beni sistematik olarak zehirledi. Benim mizacım sakin, kimseyi kırabilen biri değilim. Arkadaşlar da bilir.
Mahkeme başkanı: Ceren Hatice Kırım diyor ki, "Her türlü usulsüzlüğü ortaya çıkardılar, çomak soktular." Ne diyorsun?
Fırat Sarı: Bilmiyorum.
Mahkeme başkanı: Nasıl?
Fırat Sarı: Bilmiyorum.
"İLAÇLAR ÇALINIYORDU"
Mahkeme başkanı: İlker Gönen ve Mehmet Gürül arasında bir görüşme var. "Dosyaları uyumlu hale getireceğiz" diyorlar.
Fırat Sarı: Çarşaftaki eksiklikleri düzeltmek için yazılan bir şey bu.
Mahkeme başkanı: Yine Hasan Basri Gök ile bir konuşmanız var. "Bugün ilaç düştük" diyor. Siz de "İlaçları kontrol edin, bütün yerlere gidiyorsun" diyorsunuz.
Fırat Sarı: İlaçlar çalınıyordu. İlk başta Hüseyin Günerhan çalıyor dediler. Sümeyye Nur Arslan gitti, kontrol etti, eksik yoktu. Meğer kendileri (Hasan Basri Gök ve Hakan Doğukan Taşçı), ilaçları çalmak için böyle söylentiler çıkarıp zemin hazırlamışlar.
"OLAYLAR AÇIĞA ÇIKSIN DİYE ESNEK DAVRANDIM"
Mahkeme başkanı: Hakan Doğukan ile bir konuşmanız var. "Önceki partiden (ilaç) satış yazıldığından haberiniz yok muydu?" diyor. Siz de "Yok" diyorsunuz. Hatırlıyor musunuz?
Fırat Sarı: Gerçekten haberim yoktu. Ben onlara baskı kurmadım, bu olaylar açığa çıksın diye esnek davrandım. Gerçekten ilaç sattıklarını tapelerde gördüm.
Mahkeme başkanı: Hakan Doğukan, Hasan Basri ile konuşuyor. Yine epikriz hakkında?
Fırat Sarı: İkisinin arasındaki konuşmaya diyecek bir şeyim yok.
"FİŞİNİ ÇEK" DİYALOĞUNU ANLATTI
Fırat Sarı: Tapelere, hastalar ile ilgili yaptığımız iyiliklerin hiçbiri eklenmemiş.
Kimsenin fiş çektiği falan yok. Siz buradan duyunca irite oluyorsunuz, haklısınız ama bunlar muhabbet. Üstelik ben hastaları uzun uzun yatırmakla suçlanıyorum, neden öldüreyim?
SAVCI TEPKİ GÖSTERDİ: BENİM ÜZERİMDEN ÖRNEK VERME
Mahkeme başkanı, Fırat Sarı'ya tepelerdeki gülmeleri ve diğer konuşmaları soruyor:
Fırat Sarı: Siz mesela hâkimler ve savcılar mesleki olarak muhabbet ederken, 'Kelle aldım' demiyor musunuz? Bu ifade böyle bir şey. Keşke olmasaydı ama bu niyet değil, konuşma.
Savcı: Bizim üzerimizden örnek verme. En azından benim üzerimden örnek verme.
"DOĞUKAN BİZİM ÖZEL BİLGİLERİMİZİ BULURDU"
Mahkeme başkanı, Fırat Sarı'ya tapeleri soruyor:
Mahkeme başkanı: Kaya Bebek ile ilgili ve ardından gelen denetim... Bilginiz var mı?
Fırat Sarı: Hemşire Hakan Doğukan Taşçı beni aradı, WhatsApp'tan bir şey attım, baktın mı dedi. Ben de bakmadım, yoldaydım. İşim bittiğinde baktım ama görüntüler silinmişti. Bu olayı bana Doğukan anlattı.
Doğukan'ın bu olaydan haberdar olması ve onun aranması tuhaf. Doğukan ilginç bir çocuk. Bizim özel bilgilerimizi, aile bilgilerimizi bulurdu. Benim daha önce yargılandığım konuyu bilen, yukarılardan birileriyle bağlantısı olan bir arkadaşımız.
Bazen HTS kayıtlarımı bile söylerdi. Bizi takip ettiğini söyleyen bir çocuk. Hatta 'Fırat Sarı'ya örgüt operasyonu yapacaklar' diye konuşması bile var.
FIRAT SARI HASTANELERE NASIL HİZMET VERİYORDU?
Duruşma verilen aranın ardından devam etti:
Üye hâkim: Siz gittiniz, hastane ile görüştünüz. Danışmanlık adı altında verdiğiniz hizmet nedir? Personel eksikliğini gidermek sizin sorumluluğunuzda mı?
Fırat Sarı: Örneğin, hastanede yenidoğan hekimi yoktur. Yenidoğan hekimi bulmak zordur çünkü telefonunuz her an çalabilir, kimse çalışmak istemez. Biz "Bu doktor olacak, bu gelecek" diyemeyiz ama...
Üye hâkim: Yani değişen işletmeyle hekim de mi değişir?
Fırat Sarı: Bazen değişir, bazen değişmez. Yenidoğan hemşiresi fazla para ister, işletme üzerinden veriyoruz. Hastane verince iş barışı bozuluyor.
Üye hâkim: Yenidoğan yoğun bakımın tıbbi personelinin bulunması hastanenin sorumluluğunda mı?
Fırat Sarı: Tabii, hepsi onların sorumluluğunda. Mesela biyomedikal birimi var. Bir şey bozuksa onlar ilgilenir. Ama biz danışman olduğumuz için aracıyız.
Üye hâkim: Yani siz ne hizmet sunuyorsunuz? Sizi kim arıyor sorun olduğunda?
Fırat Sarı: Başhekim arar, sorumlu arar.
Üye hâkim: Hangi durumda siz aranıyorsunuz?
Fırat Sarı: Aksaklık ya da sorun olduğunda.
Üye hâkim: Neyle ilgili?
Fırat Sarı: Mesela hemşire işe gelmemiştir, çalışmamıştır, doktor ayrılacaktır.
Üye hâkim: Doktor önermeniz için mi arıyorlar?
Fırat Sarı: Evet.
Üye hâkim: Hastanelerle anlaşmanız nasıl oluyor?
Fırat Sarı: Ciro üzerinden.
Üye hâkim: İlker Gönen peki?
Fırat Sarı: O maaş alır.
Üye hâkim: Maaşın dışında bir şey veriyor musunuz?
Fırat Sarı: Sonradan konuştuk ama veremedik çünkü kâr edemedik.
Üye hâkim: Verdiğiniz maaş ne kadardı?
Fırat Sarı: En son İlker'e 100 ya da 150 bin olabilir.
Üye hâkim: Hastane satışına göre değişiyor mu?
Fırat Sarı: Hayır, sabit.
"HEMŞİRELERE VERİLEN MOTİVASYON ÜCRETİ SABİTTİ"
Üye hâkim: Hemşirelere verdiğiniz motivasyon ücreti ciroya göre değişir miydi?
Fırat Sarı: Hayır, sabitti.
İDDİANAMEDEN
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis isteniyor.
Diğer sanıklar hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
Son Dakika›3.Sayfa›Yenidoğan Çetesi davasında ara karar! Sanıkların tutukluluk halleri devam edecek - Son Dakika
Kullanıcı Adı
Sizin düşünceleriniz neler ?
Yorumlar (4)
Çelikk:
Çıkış Yok Suçunuz Büyük10Yanıtla
Ray Malifalitiko:
Saçını sakalını tiktiğim00Yanıtla
Zamanecocuk MUZAY:
Kardeşim neden gün ve gün an ve an bu mide bulandıran haberi yayınlayıp insanların ruh hallerini sarsiyorsunuz?
YETER yahu Yeter! Meydanlarda asın bitsin bu işkence.. Yeter!00Yanıtla
serdar olus:
Yakın hepsini 00Yanıtla
SonDakika.com'da yer alan yorumlar, kullanıcıların kişisel görüşlerini yansıtır ve sondakika.com'un editöryal politikası ile örtüşmeyebilir. Yorumların hukuki sorumluluğu tamamen yazarlarına aittir.
Yorumlar (4)